13 Nisan 2019 Cumartesi

Pembe Panjur Evlendirme Sitesi


Merhaba Sevgili Okumayan Kitlem,
Nasılsa okumuyorsun diye öyle danalar gibi ne istersem yazıyorum, çok hoşuma gidiyor. Bugün Pembe Panjurlu Evlendirme Sitesi'ndeki maceralarımı buraya yazacağım. Toplamda bu macera bir buçuk saate yakın sürdü. Al sana hayatımdan çalınmış bir buçuk saat daha... Çalıştığım çeviri bürosu sağolsun, bu Cumartesi gecesi evde penis ameliyatları ile ilgili web sitesi sorularını tercüme ediyorum. Tahmin edebilirsin ki aşırı eğlenceli bir iş. Kariyerime renk katıyor. Diyetime bile katkısı oluyor. Çeviriyi yaparken yemek, içmek filan hiçbir şey aklına gelmiyor. Hatta seksten bile soğuyorsun öyle de bir avantajı var. Dedelerin cinsel problemleri o kadar zevkliymiş ki, ben de o kadar eğleniyorum ki, bu renkli çeviriden beynim yandığı için pembe panjur evlendirme site'sine üye oldum. Üye olur olmaz bana uyumlu olan eşleşmelerimden hemen mesajlar gelmeye başladı. Allahım nasıl bir algoritmaya göre tasarlandıysa bu site, dünya üzerindeki tüm ecüş bücüşler benim ruh eşimmiş. Arka arkaya mesaj yazmaya başladılar. Mesajlar şöyle başlıyor: "Merhaba Asya Hanım. (Asya Hanım ordaki sallama takma adım) Ciddi düşünüyorum. Evlilik yolunda gidecek bu sohbette bana bir şans verir misiniz?" Evlilik yolunda sohbet gidebilir mi diye adam benden izin alıyor. Ne kadar da hoş :))) Kötünün iyisi bir çocukla konuşmaya başladık. Bana ismini soyadını verdi. Girdim Instagramdan, Facebook'tan profilini kurcaladım. Aynı karanlık profil fotosu, masada sigara ve viski fotosu, Galatasaray bayrağı. Dedi ki şimdi sıra sende. Evet şimdi sıra bende deyip, üyelik iptali butonuna bastım. Allahım sanal dünyada bile evlenmek isteyen tüm erkekler kro ve tipsiz :). Bu bir işaret olabilir mi? Tinder'daki çocuklar taş gibi neden? Çünkü işin ucunda seks var. Sex sells baby sex sells.

25 Mart 2019 Pazartesi

Sizin orda kedi maması kaç tl?


     Eeee bahar geldi. Bu kaçıncı bahar? Benim 37. olması lazım. Kedim instagramda fenomen olacak ben de çok para kazanacağım :)) Zeka seviyesi 5. Yani kedinin sahibinin tabii ki. Yoksa kedi zeki.
     Az önce kendime un helvası yaptım. 20. işimden de ayrıldığımı söylemişmiydim? Tamam o zaman şimdi söylüyorum. Ben bunları yazarken kedim de yeni yıl bitince nereye sokacağımı bilemediğim yılbaşı ağacını kemiriyor.
     Evden neredeyse hiç çıkmıyorum. Temel ihtiyaçlar olmasa (kedi maması, kedi kumu vs. gibi) herhalde evden hiç çıkmazdım. Günlerim Zeki Müren'in Bodrum günleri gibi geçiyor, belki bir tık daha renksizdir. Boş zamanım olsa şunu yaparım, bunu yaparım dediğim hiçbir boku yapmıyorum. Biraz kitap filan okuyorum o kadar. Geçenlerde de bir tercüme geldi. 13 sayfa web sitesi çevirdim 150 tl aldım. İnanılmaz karlı bir iş :))) Düşünsene 130 sayfa çevirmiş olsam 1500 alıcam 1300 sayfa çevirsem 15000. Sonra da altı nokta körler derneğine gider üye olurum herhalde. 20 lira olan kedi mamasına zam gelmiş, olmuş 35 tl. Kazıkçı veteriner ağzımıza sıçıyor. 1 kiloymuş 1 buçuk olmuş. Ulan o zaman 30 tl olması gerekmez mi? Tosunum aç kalmasın diye uğraşıyorum. Küfretmeyeyim diyorum ama ben böyle adaletin taaaaaa...

6 Mart 2019 Çarşamba

Ofiste evcil hayvan olarak ayı besliyoruz... (Kolay olmuyor)


     Bir ayıyla aynı iş yerini paylaşmak... Hatta ayının işyeri sahibi olması... Sonunda bunun da başıma geleceğini biliyordum. Çünkü şimdiye kadar insan takliti yapan tüm yaratıklarla aynı ofisi paylaştım. Buna da bir gün sıra gelecekti. Dişi ayı ve yavru ayıların bulunduğu bir ortamda çalışmak enteresan bir deneyim oldu. Böylece onları da kendi habitatında inceleme olanağı bulmuş oldum. 
     Normal bir işyerinden ne farkı mı var? Mesela konuşmaları hominitler tarafından manalı bulunsa da homo sapienlere oldukça anlaşılmaz geliyor. Böğürtüyle öksürük arası sesler eşliğinde pençelerinin arasına yerleştirdiği nargileyi "Bu işyerinde sigara içmek yasaktır" levhasının altında içmekten keyif alıyor. İri cüssesini yerleştirdiği makamında kendi cinsinden hayvanları ya da içgüdüyle hareket eden diğer canlıları, eklem bacaklıları, sürüngenleri, omurgasızları filan ağırlıyor. Anlamadığı sorulara "Höööö", anladığı sorulara "Heeeee" yanıtını veriyor. İnsanlara eşya muamelesi yapan bu varlık, eşyalara da garip bir biçimde insan muamelesi yapıyor. Kısacası ayının kafası karışık... Habitatına geri dönüp, iş hayatını insan türüne bırakması dileklerimle... 


9 Şubat 2019 Cumartesi

Your ego is my lego


Mierhabalarrrr kanalıma hoşgeldiniz... Kim okuyor acaba bu yazdıklarımı cidden bu da apayrı bir merak konusu :) Ben baya baya biz bizeyiz diye düşünüyorum. Merak demişken, kedim limon her boku merak ediyor. Aklına gelebilecek her boku... Hangi odaya girsem orda. Odaya değişik bir eşya geldiğinde bu ne lan yine ne getirdin diye dik dik eşyaya bakıp snif snif koklamaya başlıyor. Hele bir tane oyuncak ayı var, en azılı düşmanı. Hayvanı koyduğum yerde asla bulamıyorum. Sürekli yerlerde sürünüyor, geçmiş hayatında ne bok yediyse, limonun mazlumu olmuş vaziyette. Şimdi bu odaya geldim. Odaya daha önce 1 kere bile girmişliği yok, ben buraya ayak bastığım saniye, ne bok yiyor bu gerizekalı evimin odasında diyerek koşa koşa geldi ve durumu teftiş etti. Sonunda bu çalışmadan dili damağı kurumuş olacak ki, koşarak mama kabına gidip önce suyunu içti, sonra mamasını yedi. Ardından sıçıp ortalığı bok kokutmayı da ihmal etmedi tabii ki. Hayat hep öyle güllük gülistanlık değil. Shit happens. 
Her neyse esas konumuza geri dönelim. Geçenlerde aklıma garip bir düşünce geldi. Biz, kendimiz için çok önemliyiz. Etrafımıza çizdiğimiz çemberin içerisine yerleştirebileceğimiz sınırlı sayıda kişi için de hatrı sayılır bir önem teşkil ediyor olabiliriz. Ancak bunun nedeni de bizim önemli olmamız değil, o etrafımızdaki kişilerin yine kendilerinin önemli olmaları ve bu önemli olma hissi konusunda bizim onları bir şekilde motive ediyor olmamız. Aslında herkes kendisi için çok önemli olmakla birlikte mevzu bahis konu kendi durumumuzu tehdit edecek bir seviyeye eriştiğinde, çoğunlukla onun önemini siktir edip kendimize odaklanmak konusunda tereddüt etmiyoruz. Bazı istisnai durumlarda, örneğin diğer kişinin kendimizden bile önemli olduğunu düşünmemiz söz konusuysa, böyle bir aşamada bile yine kendimizi düşünüyoruz demektir, çünkü kendi yaşantımız diğer birey olmadan pek bir tatsız olacaktır ve bu bağımlı ilişki sonucunda hayatımız katlanılmaz olacağı için yine kahrolası bencilliğimizden ötürü ona bir şey olmamasını dileriz. Aslında dönüp dolaşınca düşündüğümüz yine kendimiziz. İnsanoğlu çıkarcı ve bencildir. Kendisine ait herhangi bir şeyi paylaşmak, harcamak ya da kullanmak her zaman daha zor gelir. Başka birinin vaktini anlattığı saçmalıklarla kolayca harcayabilir ama kendi vaktini asla harcamak istemez. Kendi parasını kasa kasa harcarken, başkasının parasını neye harcadığı genellikle pek de umrunda olmaz. Geçenlerde Berrak Yurdakul'un bir konuşmasına denk geldim. Söyleşi sırasında bana oldukça enteresan gelen ve ardından beni uzun süre düşündüren bir örnek verdi. Sıkıntılarımıza ve sorunlarımıza odaklanırken sürekli 'Bu benim başıma gelemez', 'Nasıl olur!' diye hayıflandığımızı ve kendi sorunlarımızı aşırı derecede önemsediğimizi söyledi. Ama başka birinin sorununu dinlerken, çoğu zaman üzülüyor gibi yaptığımızı, asla kendi sorunumuza üzüldüğümüz gibi üzülmemizin mümkün olmadığını anlattı. Yani kısacası kendi sorunumuza başkasının sorunu gibi yaklaşıp, kendimizi yalnızca karşımızdaki kişi kadar önemli görebilirsek ve egomuzu yok sayabilirsek, bu hassasiyet birden ortadan kaybolur. Bu konuşma zihnimde bir şimşek çaktı. Pazarlama harikası ve yüzyılın buluşu olan kredi kartlarını düşündüm. Elimle tutup gözümle göremediğim o paraları kolaylıkla harcamamın nedeni tam olarak da buydu. Kartı ben ödüyorum ama ortada gözle görülen bir para yok, o nedenle rahatlıkla harcıyorum. Kısacası kendi paramı harcamıyorum bu nedenle de harcarken kesinlikle cebimdeki parayı harcadığım anki kadar sorun etmiyorum. Sonra borçlar kabarıp da bir tarafıma kaçınca aaaa bunlar benim borcum diyorum. Her halükarda esas konumuza geri dönersek, başkasına ve kendimize davranışımızı bir ortak müşterek de buluşturabilirsek, bu dünya daha yaşanası bir yer olacak. Bunun garantisini şimdiden veriyorum. Ama kime veriyorum. Al verdim sana okur. Sıkı tut bırakma.