1 Eylül 2016 Perşembe

ATS farkı


Geçenlerde bir arkadaşımla Kaş'a gittik. O nasıl bir güzellik ya... İnsan bakmalara kıyamaz. Neyse ikimiz de karar verdik, hayatımızda ilk defa çadırda kalacağız. Sırt çantalarımızla indik merkeze, ordan kamp alanına yürüdük. Herşey güzel, asayiş berkemal. İki gece kaldık. Artık dönüşe geçiyoruz. Bu arada kamp hayatı oldukça transparanmış bunu öğrenmiş olduk. Arkadaşım her sabah erkenden koştuğu için, bir sabah nahoş bir görüntüyle karşılaşmış. Tek şeffaf olan şeyin Kaş'ın denizi ya da kamp çadırının cibinliği değil, bize yer bulan amcanın donu olduğuna da böylece şahit olmuş oldu. Abinin şortu göbekten kasıyordu herhalde, kendisi erken uyananlara böyle ciciş sürprizler hazırlamayı atlamamış. Kızcağız yaşadığı travmayı bir hafta üzerinden atamadı. 
Herneyse... Dönüş yolunda otostop çektik. Bir araba durdu. İçinde İstanbullu bir çift. Bütün yol sigaranın zararlarından bahseder gibi otostobun ne kadar kötü bir şey olduğundan bahsettiler. Ulan ne bok yemeye aldınız bizi o zaman diyemedik. Öyle vik vik derken Akyaka ayrımına gelmişiz. İndik biraz Akyaka'da takıldık. Dönüş için otostop şansımızı denedik ama muşmula suratlı 300 Muğlalılar varken hiç şansımız yoktu. Biz de minibüse binip otogarda indik. Önce muğla simidi mi alsak, biletimi ayarlasak derken dedik hadi önce bileti halledelim. Doğal olarak Pamukkale ve Kamil Koç'a bakıyoruz. İkisi de 20:45 dedi. Başka firmalara da bakalım derken ordan bir dayı bize seslendi: "Bizde 20:30'a bilet var."
Aaa süpermiş deyip atladık. Sanki 15 dk'dan ne bok olacaksa. 
"Size 25 olur" dedi. Allah dedik tamamdır. Bu başladı anlatmaya "Varan'ın firmasını aldı ATS. Şu anda en iyi firma, otobisleri en hariga otobisler. ATS de gendi gızlarının baş harfleri. Bütün Gamil Goç, Pamuggale hepsinin şoförlerini topladı. İkibin fazladan verdi, en iyi şoförleri gaptı." 
"Tamam. Süper. Servis var mı?"
"45 ilde servisimiz var. En çog servis olan firma şu anda."
Bu arada kendi aramızda simit alalım diye konuşuyoruz. Hemen atladı:
"Ortadaginden alın. Onun simitleri pegmezle yapılmış, ötegileringi tatlı su"
Tamam dedik. Verdik paraları. Simitleri aldık. Gittik perona. 
Varan 1 simitler bayat çıktı. Otobüs saat 21:00'de geldi. Uzaktan geliyormuş. Bize 25 tl olur demişti ya, biletin üzerindeki fiyat 24 tl'ymiş. Sonradan fark ettik. Otobüse bindik, en önde camda dantelli bir türk bayrağı vardı. En önde oturuyoruz. Önümüzdeki banko gibi şeyin üzerinde 1980'lerden kalma bir araç küllüğü. :))) Otobüs şoförünün emekliliği gelmiş geçiyor. Neyse yaklaşık dört buçuk saatte İzmir'e vardık. Servis bakıyoruz. ATS servisleri. Adamların servisi yokmuş. Otogar servislerine bindik ve döndük. 
Teşekkürler ATS (Atiye, Tennube ve Selma). Eşsiz bir seyahat oldu. Seni hiç unutmayacağız. 

ATS farkı


Geçenlerde bir arkadaşımla Kaş'a gittik. O nasıl bir güzellik ya... İnsan bakmalara kıyamaz. Neyse ikimiz de karar verdik, hayatımızda ilk defa çadırda kalacağız. Sırt çantalarımızla indik merkeze, ordan kamp alanına yürüdük. Herşey güzel, asayiş berkemal. İki gece kaldık. Artık dönüşe geçiyoruz. Bu arada kamp hayatı oldukça transparanmış bunu öğrenmiş olduk. Arkadaşım her sabah erkenden koştuğu için, bir sabah nahoş bir görüntüyle karşılaşmış. Tek şeffaf olan şeyin Kaş'ın denizi ya da kamp çadırının cibinliği değil, bize yer bulan amcanın donu olduğuna da böylece şahit olmuş oldu. Abinin şortu göbekten kasıyordu herhalde, kendisi erken uyananlara böyle ciciş sürprizler hazırlamayı atlamamış. Kızcağız yaşadığı travmayı bir hafta üzerinden atamadı. 
Herneyse... Dönüş yolunda otostop çektik. Bir araba durdu. İçinde İstanbullu bir çift. Bütün yol sigaranın zararlarından bahseder gibi otostobun ne kadar kötü bir şey olduğundan bahsettiler. Ulan ne bok yemeye aldınız bizi o zaman diyemedik. Öyle vik vik derken Akyaka ayrımına gelmişiz. İndik biraz Akyaka'da takıldık. Dönüş için otostop şansımızı denedik ama muşmula suratlı 300 Muğlalılar varken hiç ihtimal yoktu. Biz de minibüse binip otogarda indik. Önce Muğla simidi mi alsak, bileti mi ayarlasak derken dedik hadi önce bileti halledelim. Doğal olarak Pamukkale ve Kamil Koç'a bakıyoruz. İkisi de 20:45 dedi. Başka firmalara da bakalım derken ordan bir dayı bize seslendi: "Bizde 20:30'a bilet var."
Aaa süpermiş deyip atladık. Sanki 15 dk'dan ne bok olacaksa. 
"Size 25 tl olur" dedi. Allah dedik tamamdır. Bu başladı anlatmaya "Varan'ın firmasını aldı ATS. Şu anda en iyi firma, otobisleri en hariga otobisler. ATS de gendi gızlarının baş harfleri. Bütün Gamil Goç, Pamuggale hepsinin şoförlerini topladı. İkibin fazladan verdi, en iyi şoförleri gaptı. Bana bir dahagi sefere teşeggür edecegsiniz." 
"Tamam. Süper. Servis var mı?"
"45 ilde servisimiz var. En çog servis olan firma şu anda."
Bu arada kendi aramızda simit alalım diye konuşuyoruz. Hemen atladı:
"Ortadaginden alın. Onun simitleri pegmezle yapılmış, ötegileringi tatlı su"
Tamam dedik. Verdik paraları. Simitleri aldık. Gittik perona. 
Varan 1 simitler bayat çıktı. Otobüs saat 21:00'de geldi. Uzaktan geliyormuş. Bize 25 tl olur demişti ya, biletin üzerindeki fiyat 24 tl'ymiş. Sonradan fark ettik. Otobüse bindik, ön camda dantelli bir türk bayrağı vardı. En önde oturuyoruz. Önümüzdeki banko gibi şeyin üzerinde 1980'lerden kalma bir araç küllüğü. :))) Otobüs şoförünün emekliliği gelmiş geçiyor. Neyse yaklaşık dört buçuk saatte İzmir'e vardık. Servis bakıyoruz. ATS servisleri. Adamların servisi yokmuş. Otogar servislerine bindik ve döndük. 
Diyeceğim o ki, Teşekkürler ATS (Atiye, Tennube ve Selma) ve bize bileti aldıran totoş dayı. Eşsiz bir seyahat oldu. Seni hiç unutmayacağız. 

Hoşçakalın


Beş yaşındayken piyano derslerine başladım. Daha ilk ders "Do-re-do-re-do-re" diye başlayınca, fenalık geçirip kendimi yerçekimine emanet ettim. Monotonluk beni bozdu. Diğer tüm notalara dokunma isteğim ağır bastı. Bale, yüzme, basketbol, voleybol ... Hepsini denedim. Hiçbirini layığıyla yapamadım. Ben de gittim.
Büyüdüm. İşler değişti. Bir sürü işe girdim. Biri bile beni cezbetmedi. Mış gibi yapamadım. İstedikleri olamadım. Haksızlığa göz yumamadım. Düzene uyamadım. Hem yordum, hem yoruldum. Gittim.
Bir çok insan tanıdım. Üzdüm, üzüldüm, kırdım, kırıldım. Bazen methiyeler düzdüm, yeri geldi en ağır küfürleri ardı ardına sıraladım. Herşey karşılıklı tabii, zaman oldu el üstünde tutuldum, bittiğinde bir kenarda unutuldum. Bir türlü bir adem evladına kendimi anlatamadım. Gittim. 
İdeolojilerden boğuldum. Yorumlardan soğudum. İnsanların körlüğü canıma tak etti. Cehaletle yoğuruldum. Kurtuluşu sonunda yine kendimde buldum. Gittim. 
Can bu dedim, canımdan oldum. Dost kelimesini unuttum. En sonunda "Sen de mi Brütüs?" diyen yine ben oldum. Gittim. 
Yol güzel, gel beraber gidelim. Efendim? "Cehennemin dibine git" mi diyorsun. Peki o halde ben gittim. 

çit

Yaşamda istemeden yaptığımız her şey, beynimizi zincirlerle çevreleyen, sıkıştıran, başımızı ağrıtan hayali çitler aslında. Bunlardan arınmanın ne kadar kolay olduğunu göremeyen ben ve milyonlarca insan sürekli bu zincirlerin halkalarını daha da daraltarak yaşamımıza devam ediyoruz.