10 Kasım 2021 Çarşamba

Sinek mi Sinem mi?


Selamlar Efendim. 

Yine uzun zaman oldu. Dolar olmuş 9,79  Euro desen 11,27 Türk Lirası. Geçen gün Tuğba Kuruyemiş'ten kaju aldım (evet çünkü nenem de kaju yerdi). 100 gramı 20 TL. Kazandığımıza kaybettiğimize hiç girmiyorum. Şükretmek en temiz kurtuluş. Yani diyeceğim o ki, tüm bu gelişmelerin yaşanmasına neden olacak kadar zaman geçmiş aradan. 

Şimdi hatırlamıyorum belki önceki yazılarımdan birindeydi. Ya da düşündüm de yazmadım. Hiç bilemiyorum. Kara sinekleri insanlara benzetiyorum diye bir şeyler zırvalamıştım. İşte hayatıma giriyorlar da çıkmıyorlar da yok efendim gazetenin ucuyla ittiriyorum da... Ne kadar da empatiden yoksun bir yazıymış ya. Oysa ki ben de cama konmuş kara bir sineğim. Yolumu bulamadığım için çırpınıyorum. O kadar çok ses çıkarıyorum ki, inliyorum, ağlıyorum, bağırıyorum. Duyan yok. Yolumu bulamıyorum. Aradaki camın ne olduğunu anlayamıyorum. Gerçeklikle aramdaki bir engel gibi soğuk ayaklarımın altında öylece duruyor. O cam benim gerçekliğim oluyor sonunda ona sadece sığınmıyor aynı zamanda yapışıyorum. Ne içerde ne de dışarda gibiyim. Söylenip duruyorum. Bir oraya bir buraya koşuşturuyorum. Gittiğim yer beni olduğum yerden ayırmıyor. Büyülenmiş gibiyim. Artık buna Berlin sendromu mu dersin, Stockholm sendromu mu bilemiyorum. Gerçeklikle aramdaki o ince tabakanın müptelası olmuşum. Aslında pencereyi birisi aralamış. Onu dahi görecek halde değilim. Sonuna kadar açık olsa da kalırım burada. Söylene söylene, çırpına çırpına dolaşır dururum. Eliyle yol gösteriyor. Yok. Hem hadi diyelim ki çıkmaya niyet ettim. Kim geçecek o pervazı. Yapıştım bir kere bırakmam. O da beni bırakmıyor artık. Buradayım. O gazeteyi tüm vücudumla karşılayana dek hiç bir yere gitmiyorum.