16 Kasım 2015 Pazartesi

Kalın perde olsa da...


Bazen uykumdan çok dahiyane fikirlerle uyanıyorum. Hemen yerimden kalkıp rüyamda gördüklerimi yazmaya kalksam, romanım en çok satan kitaplar listesine girer. Ama ben ne yapıyorum? Yatıp uyuyorum. Uyku öylesine güzel ki. Ölümün küçük provaları gibi geliyor bana. Kısa metrajlı, herşeyi tadında bırakan cennetler, cehennemler... Bölünmesin istiyorsun, devam etsin. Misal adamı görüyorsun, tam elini tutuyorsun, dur gıdısından da öpeyim istiyorsun, hop alarm çalıyor. Yani yeri geliyor rüya da bile avcunu yalıyorsun. Bu da hayatın seninle şak şak geçme tarzı olsa gerek. Ulan bırak bari rüyamda mutlu olayım di mi? Yok sana mutluluk, al sana çikita muz diyor. Sonra bir umut yine kafanı yastığa koyup, mal gibi gözlerini yumup, kalın perdenin arasından göz bebeğinin içine işleyen ışığa söverek yeniden uyumaya çalışıyorsun. Hem uyanıp da ne yapacaksın? En çok satan kitaplar zaten hiç tat vermiyor, sen az satanlardan haber ver...