10 Nisan 2013 Çarşamba

Kaldık böyle...


Atarlanıp da bloğu terk edeli çok olmadı... Kuyruğumu kıstırıp gene geri döndüm buralara... Başka bir blog açtım. Arka plan kapkara, bunalım takıldım bir süre orda... 21. yüzyılda insanların kendilerini ifade edişleri de oldukça değişti. Herkes bir şekilde teknolojiyi kullanarak trip atar oldu. Artık Tekelci Ahmet sevgilisinden ayrılır ayrılmaz ilk iş olarak ex-yengemizi Facebook'tan silip, ine rileyşınşip çılgınlığından kurtulup, Mark'ın dünyası kanalıyla kendisine saat başı giydiriyor. Televole gibi dönemin sapıtık programlarındaki kameralardan kaçan, "Ayyyy çekmeyinnnn!!!" diyip götünü başını açan, zavallı yeni yetme gazetecileri tartaklayan "ünlülerimiz" ise Instagram'da hiç kimsenin etkisi altında kalmadan, kendi arzularıyla en boktan fotoğraflarını yayınlıyor. Anlayacağın hayat çok değişti. Pekmezler mi akıtıldı, beyinler mi yıkandı, kafalar mı ütülendi bilemem... Tek bildiğim bu durumdan hepimizin etkilendiği... Misal ben bir ofis çalışanıyım. Ofiste yaptığım tüm işler bilgisayarımda kayıtlı... Birisi çıksa bütün bilgisayarları toplasa ne olur? Solitaire le başladığım ofis hayatıma, sırasıyla mayın tarlası, facebook, twitter, instagram vs. gibi oyunlar ve "arkadaşlık siteleriyle" devam eden ben ne yaparım? Geçenlerde bu durumu bizzat tecrübe ettim. Şöyle ki, yalandan çok acil yetişmesi lazım diye diretip kakaladıkları işi bitirmek üzereydim ki bizim ofisin elektrikleri kesildi. O an yavru tapir gibi gözlerimi açtım, kapkara ekrana bakakaldım. Öyle bir durum ki insan elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor. Çalışma masamın içeriği zaten bu orta boy, siyah, dikdörtgen, kapaklı alet. Bir de telefon var ama napıyım onunla şu durumda çok afedersin? Yarım saat boyunca takıldım öylesine... Dışarı çıktım, kahve aldım, diğer ofislere musallat oldum. Sonuç trajik... Şu an bunları yazdığım bu gerizekalı bilgisayar olmasa... Olmasa bu yazı da olmazdi...

3 yorum:

  1. Sanatsever Vatandaşın Klavyesi16 Nisan 2013 06:27

    Öncelikle çok hızlı olmalıyım; çünkü bu satırları sahibimden habersiz yazıyorum ve biliyorum ki dünya aslında tam da sizin dediğiniz gibi. İnsanlar ne yazık ki ütopyalarda yaşıyorlar. Aslında olmak istedikleri ile şu an oldukları yer o kadar farklı ki. Önlerinde bir merdiven var ve bir anda en üst basamağa koymak istiyorlar topukları ama ne kadar güçlü de zıplasalar bir türlü erişemiyorlar ki bence bu çok normal. O kadar kolay olsaydı her şey, zevk almazdınız siz insanlar hayattan galiba ki aramızda kalsın. Her neyse demem o ki, ben işte aracı oluyorum böylece insanların bu dertlerini içlerinden atabilmelerine. Mesela, siz insanlar borçlara giriyorsunuz ve artık kaybetmemek zorunda olduğunuz bir işiniz var. Öyle olunca patrona atarlanamıyorsunuz size ne kadar haksızlık yapsa da. İçinizdekini de dökmeniz gerekiyor sonuçta. İşte o zaman beraber zaman geçirmeye başlıyoruz. Hiddetle basıyorsunuz tuşlarıma ve kızıyorsunuz sanal kişiliğine asıl kızmayı düşündüğünüz kişinin. Ama bir klavye olarak o kadar çok yerlere girdim çıktım, o kadar çok yazı okudum ve gördüm ki sizin gibi bu satırları yazabilen bir insan aslında o kadar farkında ki her şeyin. Sistem onu zorluyor bazı şeylere galiba ve biraz hislerime güvenebiliyorsam biliyorum ki sizin çok büyük bir kalbiniz var. Eğer bu bilgisayarlar falan filan olmasaydı, sizin güzel kalbiniz her şeyi yine anlatırdı. Bir de bir şey daha söyleyeyim, ofiste yaptığınız şeylerden sizin sıkılmanıza hiç gerek yok ki sizin gibi dünyanın en şirin çalışanını değerlendiremeyen işveren otursun ve biraz düşünsün. Özür dilerim çok. Bir klavye olarak bu kadar düşünebiliyorum ben ancak. Biraz aptalım ne yazık ki..

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler klavye... Evet sen bir klavyesin ama üretim veri giriş departmanındaki operatörün klavyesi değil sanatsever vatandaşın klavyesisin... Bu yüzden kendine haksızlık etme sakın... Keşke bütün aptallar senin gibi olsa. Senin gibi bir klavyeyi tanısalardı, kendi insanlıklarından utanırlardı. Bundan emin ol... Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Düşünce düşüncedir boş durmaktansa güzel çok güzel

    YanıtlaSil

Sizde içinizden ne geliyorsa yazın... Ben öyle yaptım...